ÖZGÜRLÜĞÜ SINAMAK...
02 Ekim 2015 08:59:25
Basın özgürlüğü denildiğinde, basın mensuplarının toplumun diğer kesimlerine göre daha özgür olduğu bir faaliyet alanından söz edildiği anlaşılır. Bu bir yanılgıdır.
Çünkü aslında basın özgürlüğü denildiğinde, toplumun tüm kesimlerinin düşünce ve ifade özgürlüğünden söz edilmektedir. Hakim yaklaşımları konfeksiyon bir düşünce kalıbı olarak tüm topluma giydirilmesine çalışanların pek hoşlanmayacağı bir özgürlüktür bu.
Öte yandan, basının görevlerinden birinin muhalefet olduğuna dair temelsiz görüşe de kapılmamak gerek. Kimi zaman basının muhalifmiş gibi görünmesi, bu mesleğin iktidar sahiplerine farklı bakış açılarını gösterme fonksiyonundan kaynaklanır. Bu fonksiyon gazetecinin bir ayrıcalığı değil, sorumluluğudur.
Zaten baskıyı olanaklı kılan, iktidarların gücünden ziyade, toplum kesimlerinin haklarına tecavüz edenleri mazur görme kolaycılığıdır.
Gerçi her türden iktidar, yönetim işlevini yerine getirirken kesin itaat istediğinden sorgulamaya pek gönüllü değildir. İktidarlara kalsa, kafalarına uygun konfeksiyon bir vatandaş modeli yaratıp tüm planlamalarını bu modele göre yaparlar.
Bunu başaran iktidarlar da olmuştur. Bunu başarırken geniş halk kesimlerinin doğrudan desteğini de almışlardır.
Ama iktidar bir kere toplumu tek sesli hale getirdikten sonra o ülkenin yönetim sisteminin adı demokrasi olmaz...
***
Tek tip konfeksiyon vatandaş imalatı girişimlerinin son mağduru Türk basınının muhalif isimlerinden Ahmet Hakan oldu. Saldırı sonucunda Ahmet Hakan'ın burnu ve kaburgasında kırıklar meydana geldiği bildirildi.
Hakan'a yapılan saldırı, aynı zamanda Türk basınının gücü ve duruşunu ispatlaması için bir sınav niteliği taşıyor.
Gazetecilere saldırı olayları Ahmet Hakan'la başlamadı. Türk basın tarihinin her döneminde gazeteciler çıkarları veya dünya görüşleriyle uzlaşamadıkları resmi-gayrıresmi oluşumların hedefinde yer almış, bunun bedelini de yeri geldiğinde ödemişlerdir. Ödemişlerdir deyince, ödeyen ödemiştir elbette. Yoksa bu bedeli ödememek için kaleminin burnunu kıvıranlar da en az gazeteciye şiddetin tarihi kadar eski bir geçmişe sahiptir.
Hakan'a yapılan saldırıyla ilgili kolluk güçleri ve yargı gereken soruşturmayı yürütecek, en doğru kararı verecektir. Buna inanmamız gerek. Ama meselenin sadece darp eylemini gerçekleştirdiği öre sürülen birkaç kulağı kesiğin cezalandırılmasıyla çözüleceğini düşünmek fazlasıyla iyimserlik olur. Toplumumuz içinde yaşayan bazı kesimlerin böylesi "Kendinden menkul ceza kesme" uygulamalarını meşru kabul etmesine yol açan karanlığı nasıl aydınlatacağız? Bu karanlık tiplere "Aferin" demek suretiyle onları daha da meşrulaştıran, günlük yaşamında suçtan uzak duran sıradan vatandaşlara, demokrasinin yarın onlara da lazım olacağını nasıl anlatacağız?
Bu bir sınav... Bu tip saldırılar hep bir sınav niteliği taşımıştır, zira basın özgürlüğünün sınırlarını onlara uygulanan sınırlama, baskı ve zorlamalardan ziyade, bizatihi basının bu çeşit müdahalelere verdiği tepkiler belirler. Yani herhangi bir zorlayıcı unsurdan söz edilmeyen bir ortamda, basın özgürce yayın yapabilir ama bu sınanmamış bir özgürlüktür. Özgürlük ancak bu mesleğin doğasına aykırı sınırlamalar ve zorlamalarla karşı karşıya kalındığında gerçekten sınanmış olur. Baskıya boyun eğen sınavdan kalır, baskıya pabuç bırakmayan ve görüşünü savunmayı sürdüren ise geçer.
Özgürlüğümüz de ancak gerçek bir sınavdan yüzünün akıyla geçtiğinde bizim olur.
Gazeteci Ahmet Hakan'a yaşadığı olaydan ötürü geçmiş olsun ve acil şifalar diliyor, böyle olayların bir daha yaşanmamasını temenni ediyorum.
ETİKETLER : Yazdır
Diğer Yazıları
© degisimmedya.com
İletişim Bilgileri Künye İstek, Şikayetleriniz İçin Tıklayın Tüm hakları saklıdır. İzinsiz kullanılamaz. Tel : 0 372 322 27 30
E-posta: info@degisimmedya.com