ÇANLAR ÇALIYOR...
18 Aralik 2015 09:23:37
Toplumun asabı iyice bozulmuş.
Birbirini sevmek için milyonlarca nedeni varken, bulup
buluşturup kavga vesilesi üretmeyi becermesinden belli oluyor bu durum.
John Donne,(Hemingway'ın alıntıladığı pasaj) " Ada
değildir insan, bütün hiç değildir bir başına; anakaranın bir parçasıdır, bir
damladır okyanusta; bir toprak tanesini alıp götürse deniz, küçülür Avrupa,
sanki yiten bir burunmuş, dostlarının ya da senin bir yurtluğunmuş gibi, ölünce
bir insan eksilirim ben, çünkü insanoğlunun bir parçasıyım; işte bundandır ki
sorup durma çanların kimin için çaldığını; senin için çalıyor" diyor.
Kimi zaman ormanı seyredenler ağaçları gözden kaçırır.
Barış, huzur denilen şeyin devletler, hükümetler,
bakanlıklar, uluslararası kuruluşlarla ilgili bir şey olduğu önyargısı hayli
yaygındır. Yaygın olduğu kadar da yanlış bir yargıdır bu.
Ülkeler arasındaki ilişkiler barış ortamı temininde zurnanın
son deliğidir ... Barış öncelikle aile içinde hoşgörüyle başlar, komşuya bir merhaba demekle, iş arkadaşlarına
selam vermekle devam eder. Nihayet yaşayan tüm insanların büyük insanlık
ailesinin kendisiyle eşit birer üyesi olduğu inancıyla neticelenir.
Savaş isteyen toplum savaşır, barış isteyen toplum ise barış
içinde yaşar. Toplum ancak gerçekte istediği kadar huzurlu olabilir... Kavga eden
bir toplumda kimsenin huzuru eksiksiz olamaz.
O yüzden yaşadığımız cinnet dalgasının hedefi olarak sırada
kim var diye sormanın yararı yok.
Çanlar hepimiz için çalıyor.
***
Adamın biri akşam eve gelmiş, arabasının yerine park eden
komşusuyla kavga etmiş, küfürleşmeler falan... Komşuyu öldürmüş.
Trafikte bir otomobil sürücüsüyle motosiklet sürücüsü yol
verme kavgasına tutuşmuş. Otomobil sürücüsü aracını motosikletin üstüne
sürmüş, motosiklet sürücüsü yaralanmış...
Okulda arkadaşlarından dayak yiyen genç ağabeyini aramış...
Öfkeli ağabey okul basıp öğrencilere saldırmış. Bu da yetmemiş pompalı tüfekle
okula girmiş...
Arazi ihtilafı yüzünden iki aile arasında çıkan kavgada
silahlar konuşmuş... Her taraf kan deryasına dönmüş. Kadınlar dul... Çocuklar
yetim...
Kartopu attı diye öldürülen gazeteci olayı, aracına taş attı
diye çocuğu hastanelik eden sürücü, Barda "Yan Baktın" dediği birine kurşun
yağdıran adam... Liste uzayıp gider...
Her gün haber bültenlerinde, gazetelerin üçüncü sayfalarında
en aptalca gerekçelerle mezar, hapis ve
hastanenin yolunu tutanların haberleri... Dizilerde konuyu dönüp dolaştırıp gez
göz arpacık noktasına getiren büyük senarist başarıları... Bilgisayar oyunlarında kopan kol, bacak,
kelleleri hayatın olağan parçası gibi algılamayı vazeden bir kültür...
Netice ortada... Asaplar bozuk vesselam...
***
Oysa insanoğlu tek başına var olamayan, yaşamak için kendisi
gibi binlerce kişiye daha gereksinim duyan bir varlık. Bu yönüyle tüm sosyal
varlıklar arasında en sosyal varlık niteliği taşıyor.
Dünyada insanların hepsini toplumdan izole edip doğada
yaşamaya zorlasanız, dünya nüfusunun yüzde doksanı on beş gün sağ kalamaz... Sağ kalanların da bugün bildiğimiz anlamıyla,
bir değerler manzumesini de bünyesinde taşıyan, büyük insanlığın parçası bir
insan olarak kalabileceği şüphe götürür.
Başka insanlar olmadan var olamayan bir varlığın, yaşam
amacı olarak başka insanları ökçesinin altında ezme, yoluna çıkanları yok etme
dürtüsü taşımasıkim ne derse desinaçıklanabilir değil. Tam tersine, insanlık
ailesinin tüm fertlerinin barış, huzur, refah içinde yaşadığını özlemek,
kavgasız, gürültüsüz bir dünya için mücadele etme dürtüsü insanoğlunun temel
varoluş halleriyle daha uygun gözüküyor.
Aynı zamanda mümkünmümkün olmalı.
ETİKETLER : Yazdır
Diğer Yazıları
© degisimmedya.com
İletişim Bilgileri Künye İstek, Şikayetleriniz İçin Tıklayın Tüm hakları saklıdır. İzinsiz kullanılamaz. Tel : 0 372 322 27 30
E-posta: info@degisimmedya.com