AYRIMCILIK DEĞİL DIŞLANMIŞLIK...
21 Aralik 2015 08:57:42
Batı Karadeniz Romanlar Derneği tarafından düzenlenen, Ereğli Belediyesi tarafından desteklenen Roman Çalıştayına Roman olmayan neredeyse kimsenin katılmaması, "esmer" oldukları nedeniyle olağan şüpheli görülen bu insanların maruz kaldığı dışlanmışlığı bir kez daha ortaya koydu.
Burada "Ayrımcılık" kelimesinin kullanılmaması tesadüf değil. Zira mesele ayrımcılıkla sınırlı olsaydı toplumumuzun bakışı bu denli çarpık olamazdı. Başka milletten bir insana "Ayrımcılık" yaparsınız, ama bunu bir eşitlik çerçevesi kurarak yaparsınız. Bu çerçevede "Ötekileştirdiğiniz" ile dost da olabilirsiniz, düşman da. Romanların maruz kaldığı muamele ayrımcılık değil, dışlanmışlık.
Bir çalıştay düşünün... Vali yok, Milletvekili yok, Kaymakam yok. Belediye , başkan tarafından değil, başkan yardımcıları tarafından temsil ediliyor. Siyasi partiler yok.Sadece bir siyasi parti temsilcisi ortalıkta görülüyor, sonra o da kayboluyor. Zerzevattan bir etkinlikte bile hiç değilse üçer beşer boy gösteren basın mensupları bile yok bu çalıştayda.
Emin olun, kamusal önyargının kadim düşman saydığı millet veya gruplardan biri bir çalıştay düzenlese bile bundan daha iyi bir manzara ortaya konulabilirdi.
Çalıştayda birçok şey konuşuldu, BEÜ Roman Araştırmaları Merkezi Müdürü Yrd. Doç Dr Erdem Dirimeşe, çok yerinde sosyolojik tespitlerle Romanlar ve geri kalan toplum kesimleri arasındaki uçurumu, tarihçesini, çıkış yollarını anlattı. Romanlar da dinledi.
Netice ne derseniz, hiç...
Sözde dışlanmışlığın, ayrımcılığın her türüne karşı rol kesmesine rağmen, maalesef bu toplum (yani mensubu bulunduğumuz ikiyüzlü Beyaz Türk toplumu) başka insanları dışlamaktan vaz geçmeye hazır değil...
***
Bu satırları laf olsun diye değil, başka insanların sıkıntılarını algılamaya meyilli, duyarlı bir insan olarak, empati kurmaya çalışarak okuyanlar mutlaka vardır. Ancak böyle olmayanlar muhtemelen gerçeğin bu olmadığına ilişkin içlerinde bir isyanın kabardığını hissediyor olabilir.
Tepki göstermeden önce derin bir soluk alsalar iyi olur.
Roman çocukları güzeldir. Kimi zaman ortalamadan çok daha güzel roman çocukları gördüğünüz olmuştur. Familyanız saydığınız sosyal gruptan çocuklara karşı içinizde kabaran yanaklarını mıncıklama duygusunun bu çocuklara sıra gelince, (en iyi ihtimalle) bir tür merhamete dönüşmesini nasıl açıklarsınız?
Küçücük, güzel, haylaz çocukların eğitim gördüğü sınıfta biri kalemini kaybetse, olağan şüphelilerin başında Roman öğrencinin gelmesi tesadüf müdür? O Roman öğrenci, öğretmeni tarafından bir beyaz Türkün yanına oturtulduğunda, velilerin müdürün kapısına dayanmasını nasıl açıklamak gerekir?
Ortalama biri, ortalama bir Roman vatandaşın yaşadığı yerin pejmürdeliğine bakınca ortalığı kirleten, temizlenmesi gereken bir haşere yuvasına bakıyormuş gibi bakar. Dahası, daha iyi koşullarda yaşıyor olmaktan dolayı alttan alta haz bile duyar çoğu. O pejmürdeliğin arkasında, mensubu bulunduğu grup egemenliğinin dışlayıcı refleksi olduğunu bile aklına getirmeden...
Başka her şeyi eşit olduğunda, bir roman genci ile öbürü arasında yazı tura atacak bir işveren var mıdır? Böyle bir durumda ezici çoğunluk Roman olanı dışlamayı daha kolay bulur. Onun için Romanların hayli büyük bölümü herhangi bir yere müracaat edilmeden yapılan çalgıcılık, ayakkabı boyacılığı türünden işleri yapar... TC Nüfus kağıdına sahip olmayan Suriyelilerin bile Romanlardan kolay iş bulmasını nasıl açıklarsınız?
Romanların maruz kaldığı ayrımcılık değil, dışlanmışlık...
***
Neden böyle oluyor?
İnsanoğlu benmerkezcidir. Kendi ve kendisinin yaşadığı ortamı hayat için bir ölçü birimi olarak kullanır. Daha iyi bir hayat sürenlere de, kötüsüne de bu birimi kullanarak değer biçer.
Daha iyi koşullarda yaşayanlar, daha kötü koşullarda yaşayanlara merhamet duyar, bunu yaparken farkında olmadan bir üstünlük iddiasında da bulunur. Bu üstünlük iddiası, merhameti somut yardımlara dönüştürürken bile devam eder. Varsıl ikiyüzlülüğünün katalizörü olarak görev yapar yoksul kesimler.
Romanlar bu kesimlerin başında gelir.
Nadiren birinin aklına daha kötü koşullarda yaşayanların kendileriyle eşit insanlık ilişkilerine girmesi için fırsat eşitliğinin sağlanması gelir. Zaten eşitlik, üstünlük iddiasında bulunanların lütfetmesiyle değil, buna ihtiyacı olanların gayreti ve mücadelesiyle sağlanabilecek bir pozisyondur. Hasbelkader her türden "beyaz" arasında kalmış zenciler veya başka türden gruplar da eşitliğe böyle ulaşmıştır.
Yani Romanlar kadere rıza göstermeyip kamusal alanda daha çok yer alacak, "Beyaz Türkler" de kafayı değiştirecek.
ETİKETLER : Yazdır
Hüseyin Aksakal kardeşim öncelikle Çingene / Roman Milletimiz adına objektif yazdığın yazının içeriği tam bir toplumsal yaşamın insani davranışı olarak yazdıklarını doğru farkın-dalı la algılanmıştır bir gazeteci olarak insani pencereden baktığın roman sosyolojimiz-in adına Çingene / Romanlar neslinde teşekkür ediyorum bir gazeteci olarak yazılamayanı yazandır gazeteci dolayısıyla bir insanlık sosyolojimiz deki kolaylaştırıcı olacak yerel yönetimler olarak katılımcı olmayan insani değerler içinde önemsemeyenleri bizlerde önemsemiyeceğiz gibi algılanmasın müsebbibe olacak geçmişte önemsemeyen Ereğli nin yerel dinamiklerimiz olarak ... DEVAMI
- s.
- 1
Diğer Yazıları
© degisimmedya.com
İletişim Bilgileri Künye İstek, Şikayetleriniz İçin Tıklayın Tüm hakları saklıdır. İzinsiz kullanılamaz. Tel : 0 372 322 27 30
E-posta: info@degisimmedya.com