UFUK TURU
05 Ocak 2016 09:23:43
Türkiye son derece kötü bir dönemden geçiyor. Hayatın her alanında bir felç hali var. Günlük yaşamlar bile ülke genelinde etkili olan kar yağışından nasibini aldı. 2015-16 kışı, en mutsuz kışlar arasında zirveye oynuyor...
Malum ülkenin doğusunda bölücü terör örgütü ve güvenlik güçleri arasında çatışmalar son dönemde alevlendi. Terör örgütüne yakın duran siyasiler devletin silah bırakmasını istiyor, bunu da barış söylemleri kılıfı altında yapıyor.
Barış isteminin arkasında, terör örgütünün hâlihazırda geldiği noktadan kendi lehine bir pozisyon oluşturabileceğine ayrılıkçı çevrelerin duyduğu inanç var. Böyle bir ortamda barış beklemek mümkün değil. Çünkü koşullar aleyhte iken Türkiye Cumhuriyeti'nin bir silah bırakma halini kabullenmesi mantığa aykırı.
Zaten barış istediğini söyleyenler de daha mümkün olduğu halde terör örgütünün silah bırakmasından söz etmiyor. Böyle olunca da bal bal diyerek ağız tatlanmıyor. Barış barış diyerek silah sesleri susmuyor.
Öte yandan silahlar konuşurken özgürleşme, demokratikleşme, insan hakları savunucularının ellerine, dillerine de zincir vuruluyor. Daha özgür, daha demokratik, daha müreffeh bir toplum sadece barış varken mümkün...
Savaş ve barış yanlısı olmak bir seçim konusu... Elbette kim olsa teoride barıştan yana olacaktır. Barış güzel şey... Ülkelerin gelişmesinin temel anahtarı... Mutlu bir toplumun kurulacağı temel...
Ancak kimi zaman kimin barış istediğini doğru algılayabilmek mümkün gözükmüyor. Barış diyenlerin kollamaya çalıştıkları, çatır çatır pusu (kendini savunmuyor, saldırgan nitelikli) kuruyor. Yetimler, dullar, evlat acısı yaşayan aileler... Dayanılmaz feryatlar...
Belki de mesele bedeli ne olursa olsun barış istemek değil, doğru tarafta durabilmektir. Böyle olunca problem basitleşiyor:
Nedeni ne olursa olsun, birisi sizin evladınıza silah doğrulttuysa haksız olan odur değil mi?
***
Bu ilkeyi izlediğiniz zaman diğer konular da başka bir boyuta kavuşuyor.
Mesela, Rusya ile yaşanan kriz doğru değerlendirilmiyor...
Hala Rus mankenler, portakal, otellerdeki doluluk falan diye konuşmanın gereği yok. Rus hükümetleri Ermeni meselesi gündeme geldiğinde iç kamuoyunu teskin etmek için boş boş homurdanan, belki o ülkenin mallarını kullanmayın, boykot edin diyen geçmiş dönem Türk hükümetleri gibi davranmadı şimdiye kadar.
Boykot moykot değil bu. Rusya şu an sınırdaş olmadığı Türkiye ile savaşıyor. Sınırdaş olmadığından silahlı, sıcak bir savaş yerine bölgedeki tüm uzantılarını çıkarıyor Türkiye'nin karşısına. Zaten Türkiye NATO üyesi olduğundan fiilen silahlı bir saldırıda bulunması mümkün değil. Bunun yerine Rusya'nın Suriye'de, Irak'ta, İran'da nüfuz alanlarının tamamı, Türkiye'ye yönelik tehditkar algılar üretiyor. Türkiye'de İnternet üzerinden yapılan saldırıların faili olarak Rusya gösteriliyor. Doğalgaz üzerinden tehdit algısı yaratılıyor. Türkiye başka alternatiflere zorlanıyor.
Ülkeler arasında ebedi dostluklar olmaz denir... Ancak böyle zamanlarda da dost-düşman daha iyi ortaya çıkıyor. Büyük devletlerle yaşanan problemler bu anlamda bir katalizör görevi yapıyor...
***
Ekonomide yeni yıl zamları başladı...
Asgari ücretin artışı, emekliye yüz lira zam derken aslında herkes elektrik, doğalgaz, temel tüketim maddeleri, tütün-çay, benzin-mazot gibi mallara zam gelmesini bekliyordu.
Sadece seçim vaatlerinin bütçeye açtığı delik değil bu zamların nedeni. Türk lirası da yabancı paralar karşısında direncini yitiriyor. Bu kadar kapsamlı bir tehdit ortamı içinde ekonomi ne kadar iyi gidebilir?
Hiçbir mesele kendi başına değil... Hepsi birbirine bağlı...
ETİKETLER : Yazdır
Diğer Yazıları
© degisimmedya.com
İletişim Bilgileri Künye İstek, Şikayetleriniz İçin Tıklayın Tüm hakları saklıdır. İzinsiz kullanılamaz. Tel : 0 372 322 27 30
E-posta: info@degisimmedya.com