İYİNİN KARDEŞİ...
10 Mart 2016 08:49:40
Zonguldak Emeğin Başkenti unvanını kolay kazanmadı. Emeğin
başkenti, aynı zamanda emek mücadelesinin ve emek sömürüsünün de
başkentidir. Bu durum kötülüğün iyi ve
güzel olanın kardeşi olduğunu getiriyor akla...
Emeğe değer verilmesine, bu konudaki kazanımlarla
övünülmesine rağmen, sanayicileri temsil eden bir sivil toplum kuruluşu
temsilcisininhem de işyeri sahibi bile örgütlenme hakkını tanımışkenbaşka bir
sivil toplum kuruluşu olan sendikaların örgütlenmesi hakkında "Aman zamansız
oldu, sonra geleydi" gibi laflar edebilmesi, aynı zamanda emek ve sömürünün nasıl yan yana
bulunabildiğinin göstergesidir. Tıpkı ayrılmaz iki kardeş gibi...
Zonguldak bölgesinde çalışanlara yönelik en bilinen kötü muamele
örneği, şüphesiz 1940'ta "Milli Ekonomiyi Koruma Kanunu" kapsamında gerçekleşen "Mükellefiyet"tir. Esasen
Türkiye'nin geneli için uygulanan ve türkülere konu olan bu uygulamanın en
ağır, en kapsamlı uygulaması Zonguldak'tadır.
Mükellefiyet yasasıyla 1938'de 24bin 804 olan maden işçi
sayısı 1943 de 45 bin523 e ulaştığı ifade ediliyor. 20 binin üstünde bir
zorunlu çalışma... İşçi sayısı ikiye katlanmasına rağmen, mecburi, gönülsüz,
ilkel çalışma koşulları nedeniyle üretimde yüzde 32'lik bir artış sağlanabildi.
1947 yılında uygulamaya son verildi ama Zonguldak'ta şanlı emek mücadelesinin
kardeşi olan kölelik koşulları altında zorunlu çalışma uygulaması kötünün
kardeşi olarak tarihe geçti.
***
Bu satırlar 9 Mart 2016 günü yazılıyor.
Zonguldak tarihinin karanlık sayfalarından biri de bundan 51
yıl önce, 9 Mart 1965'te Kozlu'da
yaşanan bir olaydır.
O dönemde Ereğli Kömürleri İşletmesi, kısa ismiyle EKİ
denilen kurumun, Kozlu İşletme Müdürlüğü maden ocağında işçiler greve gitti.
Esasen işçilerin greve gitmesinde
Zonguldak gibi emek eylemlerinin yuvası olan bir bölge için şaşacak şey
yok. Hükümetin de greve karşı çıkmasında
şaşacak bir şey yok.(Nitekim Büyük Madenci Yürüyüşü'nün ardından hükümetin ilk
körfez savaşını bahane ederek grevi askıya alması örneği bu durumun aşılmasının
ne kadar zaman aldığını gösterir.) Ancak 1965'te Türk İş de greve destek
vermedi(ki bu kayda değer bir dipnot oluşturur).
Grevi başlatan işçiler, ocağı kontrol altına aldı, çalışmak
isteyen işçilerin de ocağa inmesini engelledi. Kozlu'ya bir tümen asker sevk
edildi. İşçiler direnişlerini sürdürünce
çatışma çıktı. Açılan ateş sonucunda Satılmış Tepe ve Mehmet Çandar isimli
işçiler hayatını kaybetti. 15
jandarmanın yaralandığı, 14 kişinin gözaltına alındığı olayın radyodan
verilmesi hükümet kararıyla (Bu kulağa ne kadar tanıdık geliyor) yasaklandı.
Dört gün sonra olaylar son buldu ve işçiler iş başı yaptı.
Bu olay mükellefiyet dönemine göre daha az bilinen bir
olaydır.
***
Alın teriyle kazanılan emeği kutsal kabul ederiz ya... Ne
yazık ki bu konuda da iyi ve kötünün kardeş olduğu Zonguldak bölgesinde
kanıtlanmıştır.
24 Nisan 1978'de (O zamanlar da işletmenin adı EKİ idi)
Armutçuk Kömür İşletmesi'ne bağlı
Kireçlik ocağında lağım patlatılırken meydana gelen kazada 17 madenci
hayatını kaybetti.
Üç yıl önce bu kaza TTK tarihçesinde bulunmadığı gibi,
yaşamını yitirenlerin isimleri de Madenci Anıtı'nda yoktu. O dönemde yaptığımız
bir haber dolayısıyla olayı yaşayanlara sorarak isim listesini toparlamayı
başarabildik. İsimler bu sayede hiç değilse kayda geçmiş oldu.
Şaban Çakırgöz, Ramiz Akbulut, Hasan Akbulut, Beşir Açıkgöz,
Mustafa Pulat, Şerafettin Aydın, Mustafa Yılmaz, Muhammet Yoldaş, Aydın Boğa,
Ali Cebesoy, İsa Cebesoy, Ahmet Bayar, Hüseyin Akyüz, İsmail Bayar ve İsmail
Cinkılıç...
Önceki yıl Soma'da yaşamını yitiren madencilere Allah rahmet
eylesin. Yakınlarının bazı devlet imkanlarından yararlanacağını bilmek insanın
yüreğini serinletiyor. Fakat 1978'de
Kireçlik'te yaşanan olay bunun tam tersi yönde cereyan etti.
Bu madencilerin hepsinin yakınlarına maaş bağlandı. Ancak,
iş kazasında kusur, hayatını kaybedenlerden bazılarına atfedildi. Bu aileler
kendilerine rücu eden maddi tazminatı ödeyebilmek için yıllar boyu yarı aç,
yarı tok yaşadı. Bunu bilen biliyor.
Nihayet 1986-87 yıllarında o dönemin enflasyonist ortamında
ailelerin ödediği sabit Türk Lirası miktarı giderek eridi ve "Pul parasını
karşılamadığından" tahsilata son verilmesine karar verildi.
***
Bu konuda yazacak çok şey var... Büyük yürüyüş öncesinde maden
işçilerinin emeklilerden daha düşük ücretlerle çalışmaya mecbur bırakılmasına
hiç girmeyelim.
Simsiyah yüzlerle yerin altından, dupduru terleriyle
bembeyaz ekmeklerini çıkaran, girmek üzere olanların, çıkanlara "Geçmiş olsun"
dediği maden işçilerinin emeğine
kutsiyet atfedilmesi son derece olağan ve haklıdır.
Emek iyidir... Maalesef iyilerin de kötü kardeşleri
olabiliyor. Aynı işyerinden ekonomik değer yaratmayı hedefleyen kamu
işletmeciliği geçtiğimiz yüzyılda bu konularda çok iyi bir sınav vermedi.
Şimdi işletmeler zarar ediyor, madenler özelleşsin filan
deniliyor. Yetkililer maden işçilerine ulufe dağıtıyormuş, lütfediyormuş gibi
pozlara bürünüyor, madenleri sırf işçilerin hatırına açık tutuyoruz diyor ya...
Geçin bunları.
Geçtiğimiz yüzyıl boyunca maden işçisinin katlandığı
muamelelerin sorumlusu, her şeyi yapmayı kendine hak gören bu zihniyetin ta
kendisidir.
ETİKETLER : Yazdır
Diğer Yazıları
© degisimmedya.com
İletişim Bilgileri Künye İstek, Şikayetleriniz İçin Tıklayın Tüm hakları saklıdır. İzinsiz kullanılamaz. Tel : 0 372 322 27 30
E-posta: info@degisimmedya.com