mhamdiguner@hotmail.com
PİKNİKLERDEN YETERİ KADAR FAYDALANMANIN YOLU
20 Mayis 2016 09:31:32
Günerle Cuma Sohbetleri
Şehir hayatında bunalan veya daha iyi bir hayatı tatmak isteyen insanlarımız imkan buldukları zamanlarda yaylalara, kırlara veya deniz manzaralı yerlere giderler. Gerçekten kaynak suları da bulunan yayla ve kırlara gidip oraların temiz havasını almak tüm insanlara daha sağlıklı olmayı sağlar. Çünkü oraların havası yeteri kadar oksijenli ve suları da canlıdır. Onun için Peygamberimiz özellikle kadınların piknik yaptığı ağaçlı yerlerin korunması konusunda kesin emirler vermiştir.
Ne var ki bazı insanlar serkeşlik veren, sinir sistemini uyuşturan alkollü sıvıları yanlarında getirerek oralarda içip az veya çok sinirlerini uyuşturmaktadırlar. Dolayısıyla solunum sistemlerinin çalışmasını yavaşlatmakta veya güçsüz düşürmekte ve oraların temiz havasını derinden teneffüs edememektedirler. Bazıları da karşıt cinslerini arkadaşlık adı altında yanına almakta, meşru olmayan davranışlar ile cinsellikle ilgili sistemlerini uyarmakta ve dolayısıyla solunum sisteminin rahat çalışmasını farkına varmadan frenlemektedirler.
Her iki nedenle de o temiz yerlerin temiz havasını gereği gibi teneffüs edememektedirler. Böyleleri piknik yaptık deseler de gerçekten piknik yapamamakta, temiz havadan gereği kadar faydalanmadan dönmektedirler. Halbuki Müslüman bir insan gerek alkollü sıvıların içilmesi ve gerekse mahrem (yakın akraba) olmayan karşıt cinslerle eğlenmenin haram olduğunu bilmeli ve bu davranışlardan sakınarak pikniklerden yeteri kadar istifade etmelidir.
Aslında kültürlü insanlar piknik yerlerinde daha dindar bir hale gelmelidirler. Çünkü orman ve yaylalarda ağaçların ve su pınarlarının durumu onların biyoloji, jeoloji veya Fen Bilgisi kitaplarında okudukları enteresan olguları hatırlatmalıdır. Orada ağaçların kök ve yaprakları, hatta çiçekleri ve onların harika yapısı ve dolayısıyla Allah'ın birer mucize nimeti oldukları hatırlanırsa oralarda alkollü sıvıları içmek veya karşıt cinslerle arkadaşlık adı altında eğlenmek yerine şükür namazı kılmaları, en azından şükür secdesi yapmaları gündeme gelir. Hatta karşıt cinslerle alakalı türküler yerine ilahi okuma isteği de doğar.
Burada bir botanik yapıyı hatırlatmak yeterli olacaktır: Ağaç yapraklarının üst derileri biteviye değil, evlerimizin üstlerindeki kiremitler gibi plakalar halindedir. Fakat kiremitler hem arka ve hem de uçlarından sabitleştirildiği halde yaprakların üst derileri uçları serbest plakalar halindedir. Bu yapının ğayesi aşırı sıcaklarda bu plakaların genleşerek ileriye (aşağıya) doğru uzamasına imkan sağlayıp birbirlerinin üzerlerini biraz daha örterek sıcak dolayısıyla ağaçların terleyerek sularının dışarı çıkmasını önlemektir. Bu gaye hiçbir zaman ağacın işi olamaz. O ancak yüce Allah'ın işidir. Şu halde sıcak havalarda ağaçları terleyip su kaybına uğramasını ve dolayısıyla da kurumasını engelleyecek şekilde yaratan Allah'a bu ağaçların altında veya çevresinde daha fazla ibadet etmek, saygılı olmak gerekir.
Yayla ve kırlarda oluşmuş pınarların harika yapısına temas etmeden de geçmek istemiyorum. Jeolojinin tesbitlerine göre yüksek arazilerdeki pınarlar bol yağmurlu mevsimlerde toprağın aldığı suyu muhafaza eden çömlek veya taslar gibidir. Çelik veya başka bir madenden değildirler. Ama buna rağmen haşerat tarafından bozulup suları akıp gitmiyor. Sanki bir nöbetçi onların delinmesini önlüyor. Hatta bazı pınarların aralarında özlerin bulunduğu diğer tepelerde bulunan sular ile dengelendiği, adeta bir su terazisi gibi yan yana veya karşı karşıya bulunan tepelerin arasında tabii kil borularıyla birbirine bağlı olarak yıllarca yükseklerde su ihtiyacını sağladıkları ve depremlerde bile aralarındaki hatların bozulmadan süregeldiği bilinmektedir. Demek ki Kur'an-ı Kerimin Mü'minun suresi 18. ayetindeYüce Allah'ın: "Biz gökten yağmuru indirir ve onu yerde durağan ederiz ve biz onugidermeye de kadiriz"diye haber verdiği bir gerçekle karşı karşıya bulunuyoruz. Öyleyse pınarların bu durumunu düşünürsek o pınarların başında veya çevrelerinde Allah'ın yasak ettiği bir davranış içine giremez, saygısızlık yapamayız. Buna karşılık da pikniklerden gereği gibi faydalanabiliriz. Aksi halde ayeti kerimede ifade edildiği gibi pınarların kaybolmasıyla karşı karşıya gelebiliriz.
ETİKETLER : Yazdır
Diğer Yazıları
© degisimmedya.com
İletişim Bilgileri Künye İstek, Şikayetleriniz İçin Tıklayın Tüm hakları saklıdır. İzinsiz kullanılamaz. Tel : 0 372 322 27 30
E-posta: info@degisimmedya.com