DOĞRU OLAN... UYGUN OLAN...
08 Temmuz 2016 09:19:38
Bu modern dünya, medeniyet, toplumsal yaşamadını siz koyun-- denilen şeyler, hiç lüzumu yokken insana garip şeyler yaptırıyor. Bunların başında doğru olanın yerine uygun olanın yapılması geliyor muhakkak.
Yukarıda tarif edilmeye çalışılan yaşam biçimleri içinde genellikle doğru olanı yapmayız. Hani doğru olanı bilemeyebilir insan. Ancak çoğu kişi kendi açısından bile doğru olanı yapmak için gayret göstermez. Eninde sonunda yapılan içinde bulunulan ortamda genel geçer kabul edilen şeyin yapılmasıdır.
Yani doğru olan veya doğru olduğuna inanılan şeyin yerini, "Ayıp olmasın", "Yanlış anlaşılmayayım", "Başıma bir iş gelmesin", gibi mülahazalar ve bunun neticesi olan doğru olan yerine araçsallaştırılmış olanın yapılması gelir.
İnsanlık ailesi için en önemli tehlike budur...
***
1930'larda Almanya'da kurulan Frankfurt Okulu'nun hatırı sayılır bölümü Yahudi olan düşünürleri, Hitler rejiminin baskısı altında kalınca ABD'ye göç ederler. Burada T.W. Adorno öncülüğünde 'Deneysel Felsefe' diye genellenebilecek bir dizi araştırma yaparlar.
Bu deneylerden birinde (detaylar iyi hatırlanamamış olabilir, affola. Genel akış böyledir) üniversite öğrencileri bir deneye davet edilir. Öğrencilere, öğrenme ve ceza arasındaki ilişkinin araştırılacağı, bunun devlet ve eğitim sistemi açısından yeni bir çığır açabileceği gibi şeyler anlatılır. Öğrenciler değişik sözcük ve sayı dizilerini, deneyin sözde deneğine söyleyecek, tekrar edebilirse bir sonraki soruya geçecek, tekrar edemediği durumda ise 10 volttan 220 volta (sayılar yaklaşık olmalı, meseleyi okuyalı çok olmuş)elektrik şokuyla deneği cezalandıracaklardır.
Öğrencilerin bilmediği bir şey vardır. Deneyin asıl deneği, sorulara yanıt verecek olan siyahi öğrenci değil, ta kendileridir. Siyahi öğrenci sadece karşıdakinin düğmeye bastığında elektrik şoku almış numarası yapan bir oyuncudur.
Deneklerden bir bölümü (çoğu değil) ceza işlemi olarak seçilen elektrik verme işlemini sadece 120 volta kadar devam ettirir. Hatırı sayılır bir kısım 160-200 voltluk bir seviyeye kadar çıkar. Bunlardan daha az olmakla birlikte (mesela yüzde 15'lik bir kısım) 220 volta kadar çıkarlar. Hatta elektriğin istenilen etkiyi yapmadığı düşüncesiyle, yanlış cevapları cezalandırırken tekrar tekrar düğmeye basanlar olur.
Bu deneyin sonunda, ölümcül dozda elektrik verecek kadar ileri gidenlere, 'Bir insanı öldürebileceği halde, neden deneye devam ettikleri' sorulduğunda aldıkları cevap, "İlerleme için", "Gelecek için", "Devlet için" gibi cevaplar olur.
Düşünürler bu durumu faşizmin tüm toplumların içinde uyku halinde bulunduğu, kriz günlerinde ortaya çıkacağı şeklinde yorumlarlar. Belki bu durumu, özgür aklını kullanıp doğru olanı yapmayı başaramayan bireylerin o an için uygun olanı yapması olarak değerlendirilebilir.
***
Bizim yerli ulusal kanallardan birinde, program yapan bir kişisel gelişim uzmanının yaptığı bir deney dikkat çekici... Uzman, üç hanımı sahneye çıkarıyor, birinin eline bir kalem veriyor, ikincinin eline bir bardak veriyor, üçüncüsünün de gözlerini bağlıyor.
Uzman daha sonra "Bir dakika boyunca ne isterseniz yapabilirsiniz" diyor. Hanımlardan kalemi tutan, "Suyla değiştirelim mi?" diye soruyor, uzman omuz silkiyor. Suyu tutan, "İçeyim mi" diyor, uzman ellerini iki yana açıyor. Gözleri bağlı olan öne bir adım atıyor, sonra geriye çekilerek yerine dönüyor.
Bir dakika boyunca sahne böylece kalır... Sonra kalem ve bardak hanımların elinden alınır, gözbağı çözülür. Uzman gözü bağlı bayana şunu sorar: "Ne isterseniz yapabilirsiniz demedim mi, niye gözünü açmadın?"
Öbür iki bayana ise şu soru gelir: "Hadi o açmadı, ne isterseniz yapabilecektiniz, niye elinizdekini bırakıp bu gözü kapalı olanın gözünü açmadınız?"
Bu da modern insanın kendi aklını kullanma yeteneğini ne ölçüde yitirdiğini ve modern dünyanın, medeniyetin, sosyal yaşamın konfeksiyon düşüncelerine nasıl teslim olduğunu gösteren önemli bir örnektir.
***
Madem yazıyı tümelden tikele doğru kurguladık. Söz Ereğli'ye de uğrasın ve açık olalım!
İnsanoğlu doyumsuz bir varlık olduğundan, sorumlusu kendisi olmadığı tüm olgular hakkında eleştiriler üretebilir. Yani çoğu kişi belediyeyi eleştirir. Bu eleştiriler İnönü Parkı'nda konuşlanan muhalif partilere mensup kişiler arasındayken nidalar eşliğinde, olağandışı sert ifadelerle yapılır.
Sadece muhalif parti mensupları arasındaykendeğil. Mevcut belediye yönetimine muhalif AK Partili grupların konuşlandığı Devrim Bulvarı üzerinde, halk otobüsü durağının karşısındaki parkta da biraz alçak sesle de olsa, aynı kişiler tarafından ağır eleştiriler dillendirilir.
Bu iki mekanda eleştirel takılanlar, belediye binası civarına yaklaşırken, birdenbire yol gösterici, "şöyle olursa daha iyi olur" moduna giriverir. Belediye binasında ise "Elbette belediyemiz yoğun olarak çalışıyor, destek olmak lazım," havasına bürünür olay.
Bu tutumların aynı kişiler tarafından yapılabiliyor olması, doğru olduğuna inanılanın yerini 'O an için uygun olanın' aldığının bir göstergesidir.
Demek ki övgü de beyhude, yergi de....
ETİKETLER : Yazdır
Diğer Yazıları
© degisimmedya.com
İletişim Bilgileri Künye İstek, Şikayetleriniz İçin Tıklayın Tüm hakları saklıdır. İzinsiz kullanılamaz. Tel : 0 372 322 27 30
E-posta: info@degisimmedya.com