![SEKSEN](https://www.degisimmedya.com/image/editor/3437_huseyin-aksakalim.jpg)
SEKSEN
20 Temmuz 2016 08:41:57
Milletin feraseti sayesinde atlatılan darbe girişimi, öylesine şok edici oldu ki, otuz altı yıllık yakın tarihimiz film şeridi gibi gözlerin önünden geçti.
Yaşı kemale ermiş herkes, o günkü darbe şöyleydi, bugünkü darbe böyle tartışmaları arasında bir hafta önce unutulmaya yüz tutan birçok şeyi yeniden hafızalarda tazeledi.
1980 yılı Ocak ayında, Süleyman Demirel'in başkanlığındaki hükümetin aldığı önemli ekonomik kararlar neredeyse unutuluyor mesela. 24 Ocak kararlarının ardından çeşitli enstrümanlar devreye sokularak piyasaya hakim olan kıtlıklar, eylül ayı başlarına doğru enikonu ortadan kaldırılmıştı. Türkiye'nin neredeyse yarısında sıkıyönetim ilan edilmişti. Merkezi Hükümet, sokağa hakim olan şiddeti sona erdirmek için ordunun istediği yetkilerin neredeyse hepsini sağlamıştı. Antidemokratik uygulamalar da dahil. Dönemin askeri, darbe yapmadan da sokaktaki terörü bitirecek her türlü olanağa sahipti.
Ancak ortadta farklı bir problemdaha vardı. 6. Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk'ün görev süresi 6 Nisan 1980'de dolunca, cumhurbaşkanlığı seçimlerine gidilmiş, birbiri ardınca yapılan turlarda hiçbir aday dönemin anayasasının öngördüğü oy oranına ulaşamamıştı. Senato Başkanı (Evet, o dönemde TBMM'nin yanısıra bir de senato vardı) İhsan Sabri Çağlayangil uzun süre cumhurbaşkanlığı görevini vekaleten yürütmüştü. Yaşı yeterince ilerleyenler bunları çok iyi hatırlayacaktır.
Biraz da magazin... O dönemde TSM Solisti Bülent Ersoy, İngiltere'de geçirdiği bir ameliyatla cinsiyetini değiştirdiğinden, o güne kadar böyle bir durumla karşılaşmayan meclis, cumhurbaşkanlığı seçimi kadar hararetle Ersoy'un cinsiyetinin ne olduğu üzerinde de tartışıyordu.
O dönemde Sovyetler ve Amerika Birleşik Devletleri arasında iki kutuplu, soğuk savaş dünyasına paralel olarak Türkiye'de iki kutuplu bir siyasetin gerilimini yaşıyordu. CHP ve Adalet Partisi'nin oluşturduğu iki kutup arasındaki gerilim bir toplum açısından sürdürülebilir değildi.
İletişim açısından akşam saatlerinde yayın yapan TRT televizyonu ve Amplitude Modülasyon yayını yapan TRT radyosu dışında pek bir şey yoktu. Belki dedikodu mekanizması...
***
12 Eylül 1980 sabahı erken saatlerde akşam alkolü fazla kaçırdığı bir toplantıdan sonra henüz ayılamadan apar topar TRT'ye getirilen haber spikeri Mesut Mertcan, yarı mahmur bir ses tonuyla ordunun yönetime el koyduğunu duyurdu.
Bu satırların yazarı o sıralar ortaokul çağında çocuklardık ve henüz okullar açılmadığından köyde çobanlık vesaire yapıyor, seksek, çelik çomak falan oynuyordu. Bir günlük sokağa çıkma yasağının taşraya vız gelip tırıs gittiğini, askerin de kentleri kontrol etmek gibi daha önemli sıkıntıları olduğundan taşrada hayatın pek önemli ölçüde etkilenmediği söylenebilir.
O günlerin modası düğünlerde havaya ateş açmaktı. Daha çok saydıran daha havalı oluyordu. Çocuklar da boş kovanları toplar, bunlarla oyunlar oynardı. Bizim ekibin bir teneke çay kutusu dolusu boş kovanını darbe oldu, askerler yakalamasın, ne olur ne olmaz, diye samanlığın arkasına gömmesi de bu sıralarda oldu. Ortalık sütliman olduğunda o kutuyu çıkarmaya gittik ama muhtemelen ekipten birisi daha önce araklamış olsa gerek ki ellerimiz boş kaldı. Aylar sürmüştü o kadar kovanı toplamak!
Darbeden birkaç gün sonra gelip kimlik soran assubaylar asıl sıkıntıyı yaşattı. Kimlik dediğin o zaman bir bloknot büyüklüğünde bir defter. Köy yerinde, dağın başında üstünde taşıyan yok. Sadece şehre giderken yanına taşınan kimlik köyün ortasında sorulunca kimse ibraz edemiyordu. Böyle olunca da şamarı yiyordu. Şikayet etsen kime şikayet edeceksin.
Birazcık boyu erken uzamış onüç-ondört yaşında çocuklar kimliksiz oldukları için bu tokatlardan ekstra yemiştir. Bilmem tokadı atan keyif veriyor muydu, zira kimliksiz yakalandı diye kimsenin gözaltına alındığını görmüşlüğümüz yoktur.
Öyle darbe denilen şeyin 1982 anayasasının yürürlüğe girmesiyle bittiğine bakmayın. Yedinci cumhurbaşkanı aynı zamanda darbe lideri Kenan Evren oldu. Ana muhalefet partisi lideri asker kökenli Turgut Sunalp idi. Seçimlerde Evren'in kefil olmasına rağmen seçimi kazanamaması, milletin öyle zorla hizaya getirilmesinin kolay olmadığının ispatıdır. (Aynı kefalet, 82 anayasasının kabulünde etkili oldu ama milletin o zamanki tercihinde 'Asker gitsin de ne olursa olsun' anlayışı ne ölçüde etkili oldu bugün bilmek mümkün değil) Elbette anayasa oylamasında herkes tek tük çıkan hayır oylarının kime ait olduğu üzerinden gammazlık peşine de düştü. Bunlar toplumun en mürekkep yalamış tipleri olsa gerek ki, kötü niyetlilerin ispiyon girişimlerine açık kapı bırakmadılar.
Seksenlerin ikinci yarısına kadar, Ereğli sahilinde iki kişiden kalabalık gruplar gören emniyet görevlileri bu grupları dağıtıyordu. Yani beş arkadaş güle oynaya gezme hakkınız bile yoktu.
Seksenlerin ikinci yarısında, 12 Eylül 1980 sabahı evlerinden kaldırılıp sorguya alınanların ifadelerini dinleme imkanı buldum. En kötü demokrasi, en iyi darbeye yeğdir özdeyişinin doğruluğunun ispatı bu tanıklıklardır.
Darbe lideri öldüğünde "Hakkımızı helal etmiyoruz!" diye bağıranlar, törene katılmayan devlet ricali, darbe girişimine karşı koymak için tankların yolunu kesen siviller, (belki hiç umulmadık bir anda darbe girişiminde bulunan üniformalılar bile ) başka şeyler kadar, yeni kuşaklara aktarılan bir toplumsal hafızanın da eseridir.
ETİKETLER : Yazdır
Diğer Yazıları
© degisimmedya.com
İletişim Bilgileri Künye İstek, Şikayetleriniz İçin Tıklayın Tüm hakları saklıdır. İzinsiz kullanılamaz. Tel : 0 372 322 27 30
E-posta: info@degisimmedya.com