ALİ OSMAN ÖZCAN...
15 Agustos 2016 08:49:19
İnsanoğlu bu dünyada fani olmasına rağmen, kısa bir ömür içinde geride bir iz bırakma arzusuna sahiptir. Elinde tek, sınırlı bir ömür vardır ve bu dünyada bir hoş sada bırakmak için bu sınırlar içinde elinden geleni yapar. Kendisinin olmadığı bir ortamda geride kalanların ne diyeceğini önemsemeyen insan pek azdır.
Bunu gerçekleştirmek için sorular sorulur. Bu çerçevede, dünyada hepimiz için en temel soru "Ben kimim" dir. Bundan sonra ise herhalde "Nereden geldik" ve "Nereye gidiyoruz" soruları gelir.
Bu üç soru birbiriyle ilgilidir. "Ben kimim" sorusunun cevabı büyük oranda "Nereden geldik" sorusuyla bağlantılıdır. Nereden geldiğimizle ilgili soru aynı zamanda nereye gittiğimizle ilgili projeksiyonlar yapmamızı da kolaylaştırır. Bu üç soruya herhangi bir şekilde cevap bulmayı kolaylaştıran açıklamalar ötekilerden daha anlamlıdır.
Bu cevapları bulmaya yardımcı olan kişi, kurum, topluluk, kitaplar vesaire aynı mecralardaki başkalarından daha değerlidir.
Geçen hafta sonu yaşama veda eden, ömrünü eğitim ve Zonguldak kültürünün köklerini araştırmaya vakfetmiş Profesör Doktor Ali Osman Özcan, sadece bu satırların yazarı için değil, bu bölgede yaşayan ve ortak kültürel özelliklerin birleştirdiği toplumun tamamı içinbirçoğu farkında olmasa biledaha değerliydi.
***
Merhum Profesör Doktor Ali Osman Özcan'ı 2002 yılında Büyük Birlik Partisi'nden Zonguldak Milletvekili adayı olduğu dönemde, seçim propagandası için gezdiği esnada tanıdım.
Birlikte oturup çay içtik, sohbet ettik. Bugün Kozlu'ya bağlı olan Saka köyünde doğmuştu. Bölgede öğretmenlik yapan dayımı, ben doğmadan önce ölen dedemi tanıyordu. Siyasetten ziyade kendi babası ve dedemle ilgili evvel zaman hatıralarını paylaştık. İlk karşılaştığım anda, Zonguldak'a dışarıdan göç edenler tarafından sıradanlaştırılan Zonguldak yerlilerinin görünenin çok ötesinde bir geçmişi olduğuna vurgu yapmıştı.
Aradan yaklaşık dokuz-on geçtikten sonra Ereğli'ye bir konferans için geldiğinde yeniden karşılaştık. O kısa görüşmenin ardından kaldığımız yerden ortak tanıdık esatirini konuşmaya devam ettik. Ereğli bölgesinin yerli halkı konusunda daha önce hiç söylenmemiş, ezber bozan bir konferansın ardından düzenli olarak telefonlaşmaya başladık. Bayramlarda ve özel günlerde arayıp hal hatır sormak için aradığında bile konu dönüp dolaşıp yerel kültür ve köklerine gelirdi. Konuşma, yorumların ardından "Değil mi ama yahu!" cümlesiyle ve içten, alçak sesli bir kahkahayla biterdi.
Sohbetlerin konusu zamanla yerel konulara ve yerel diyalekte yakın zamana kadar var olmasına rağmen üretim biçimlerinin yok oluşuyla hafızalardan kaybolan otantik kelimelere, kültürel unsurlara kaydı. Telefonda bir saate yakın konuştuğumuz çok olmuştur. Dünyaya farklı siyaset pencerelerinden bakıyor olmamıza rağmen, Batı Karadeniz Bölgesine aynı pencereden bakma ayrıcalığına eriştiğimi belirtmem gerek.
Birlikte çalışmak da nasip oldu. Bir telefon görüşmemizde "Köyler Göçtü" oyunun bilip bilmediğimi sordu. Ben de çocukken bir kez izlediğimi, kovalamacaya dayanan bir oyun olduğunun aklımda kaldığını ama bizzat oynamadığımı, nasıl oynandığını da bilmediğimi söyledim.
"Baban biliyordur muhakkak, benim için öğrenir misin?" dedi. Seksen yaşını aşkın babama sorunca, "Ben çocukken birkaç kez oynanırken seyrettim ama nasıl oynanır bilmiyorum" dedi. Bir hafta sonu inat ettim, oyunu bilmesi muhtemel yaşta kimi bulduysam sordum. Kendi doğup büyüdüğüm köyde bulamayınca, araştırmaya devam ettim ve oyunu çok kez oynamış, kurallarını da net olarak bilen Ballıca Köyünde Niyazi Çınar adında bir büyüğümüze ulaştım.
Bir saati aşkın bir sorgulama sonunda, oyunun sadece kurallarını değil, oyun alanı dışına çıkılabilen durumları, oynandığı dönemleri, önce ve sonra yaşananlar konusunda da epey bir bilgi topladım ve bunları Prof. Dr. Ali Osman Özcan'a gönderdim. Anında telefon etti. "Yahu işte bu," dedi. "Ben yazsam başka türlü anlatamazdım!" Bir yazısında bu oyunu ismimi de kullanarak yorumladı.
***
Yukarıda da anlatıldığı üzere Ali Osman Özcan, Batı Karadeniz'in bu kesiminde doğup büyüyenlerin kimliğini bulması açısından önemli bir sahayı araştırmaktaydı.
Özcan, bölge halkının Balkan bölgesinden göç etmesine rağmen özbeöz Türk olduğunu anlatırken, "Bir millet ata biniyorsa, süt ve ayran içiyor, yoğurt yiyorsa onlar Türktür" derdi. Kökenlere ilişkin farklı yaklaşımları vardı. Sepet ve çit örgü geleneğinin bölgede ayrı bir jargona sahip olacak kadar yaygın oluşunun, Karadeniz'in kuzeyinde aynı üretim biçimine sahip İskitlerle bir alışveriş sonucu olduğuna dikkat çekiyordu.
Son olarak çit ve sepet yapan birini tanıyıp tanımadığımı sordu, bulursam fotoğraflamamı istedi. Bir türlü bunu yapamamış olmanın üzüntüsünü hep taşıyacağız anlaşılan. Son dört beş yılda her konuşmamızda Zonguldak yerlilerinin kökenleri konusunda kapsamlı bir kitap eksikliğinden dem vurup bu açığı doldurması gerektiğini söylemişimdir. Bu da öyle görünüyor ki Ali Osman Özcan'ın elinden olmayacak artık.
Ancak, bu alana açılan pencereyi sistematik şekilde , akademik bir bakışla aralama girişiminde bulunan ilk kişinin Ali Osman Özcan olduğu gerçeğini hiçbir şey değiştiremez. Yazdıkları, Zonguldak yerlisinin "Ben kimim-Nereden Geliyorum" cevap vermesinde kılavuz olması bakımından çok önemli. Profesör Doktor Ali Osman Özcan da bu pencereyi açan kişi olduğu için önemli.
Mekanın cennet olsun hocam....
ETİKETLER : Yazdır
Sayın Hüseyin Aksakal beyefendi, eşim Prof. Dr. Ali Osman Özcan'ı anlatan öz yazınızda ötürü teşekkür ediyorum. Doğduğu, büyüdüğü yöreyi farklı bir bakış açısıyla irdeleyerek yerel kültüre katkıda bulunmak arzusundaydı. Umarım yazılarından hayal ettiği bir kitabı basmak nasip olur. Selamlarımla.
- s.
- 1
Diğer Yazıları
© degisimmedya.com
İletişim Bilgileri Künye İstek, Şikayetleriniz İçin Tıklayın Tüm hakları saklıdır. İzinsiz kullanılamaz. Tel : 0 372 322 27 30
E-posta: info@degisimmedya.com