AĞUSTOS FIRTINASI
25 Agustos 2016 08:42:50
Ağustos ayı Türk tarihi açısından çok önemli gelişmelerin beşiği olmuş bir zaman kesridir.
Mesela, 26 Ağustos 1071 tarihi, Türklerin Anadolu'ya giriş tarihidir. Selçuklu Sultanı Alparslan'ın Bizans İmparatoru Romanos Diogenes'in zırhlı birlikleri karşısına çevik süvarilerini çıkardığı, Türklerin Anadolu'ya girişinin önlenmesinin mümkün olmadığı büyük bir zaferin yıldönümü.
Türklerin Anadolu'dan çıkarılmasının mümkün olmayacağın ispatlayan bir zaferin tarihi de Ağustos ayını işaret ediyor. Başkomutan Gazi Mustafa Kemal Paşa, Genelkurmay Başkanı Fevzi Çakmak, Batı Orduları Komutanı İsmet Paşa ile birlikte Kocatepe'de karargah kurdu. Başkomutan, 26 Ağustos sabahı 04.30'da Yunan ordularını kesin olarak Anadolu'dan sürecek taarruz emrini verdi ve 30 Ağustos'ta zaferi kazanan muzaffer ordular aralıksız bir yürüyüşle, kavurucu bir Ağustos fırtınası gibi tüm düşman unsurları Anadolu'dan süpürüp attı.
Yine 1974 yılında Yunanistan'da albaylar cuntasının kışkırtmasıyla Kıbrıs'ı Türk toplumuna dar etmeye başlayan Rumlara karşı yürütülen harekatın neticelendiği tarih de Ağustos ayına denk gelir. 15 Ağustos'ta Türk birlikleri Lefkoşe'ye girdiğinde, Yunanistan'da albaylar cuntası devrilmiş, yeni hükümet Kıbrıs'a yardıma gitmeyeceğini açıklamıştı. Kıbrıs Türk toplumunu adadan sürmek, adayı Yunanistan'la birleştirmenin hayali bile kurulamıyor artık.
Bu satırların yazıldığı 24 Ağustos Çarşamba günü sabaha karşı Türk Ordusu Kuzey Suriye'de bulunan Cerablus üzerinden DEAŞ mevzilerini vurmaya başladı. Hava harekatı koalisyon güçleri ile ortak yürütülüyor, kara harekatı için şu anda özel kuvvetlerin yol açma harekatları icra ettiği dışındaki bilgiler net değil.
Ağustos fırtınasının yeni adı Fırat Kalkanı...
FIRAT KALKANI VE TÜRKİYE...
Fırat kalkanı operasyonu Türkiye açısından ilginç bir dönemde gerçekleştiriliyor.
Bir ülke, sınır ötesi harekat veya savaş gibi durumlarda üç açıdan değerlendirme yapmak durumundadır. Bunlardan birincisi harekatın başarısı veya savaşın kazanılması ihtimalinin yüksek olmasıdır. İkincisi, uluslararası ittifaklar çerçevesinde oluşacak güç dengesi lehinize olmalıdır. Üçüncüsü de ülke kamuoyunun sınırötesi harekat veya savaşa hazır olmasıdır.
Bu üç unsur bir arada değilse hiç harekete geçilmez. Türkiye'de savaş ihtimali bulunan ilk körfez savaşı, ikinci körfez savaşı gibi olaylarda iç kamuoyu desteği bulunmadığından girişimde bulunulması mümkün olmamıştı. Bu üç unsur şu an itibarıyla ilk kez bir araya geliyor.
Diğer taraftan Fırat Kalkanı operasyonu bir bakıma Türk ordusunun en zayıf göründüğü anda bile operasyonel yeteneğinden hiçbir şey kaybetmediğini gösteriyor. 15 Temmuz Darbe Girişimi sonrasında subay kadrosunun büyük bölümü görevden alınan Türk ordusunun toparlanmasının yıllar alacağına yönelik avro-amerika kökenli yorumların sadece bir temenni düzeyinde kaldığının ispatı bu operasyon...
Tam tersine, belki Türk ordusundaki tasfiyelerin operasyonel yetenekte bir kapasite artışı sağladığı da iddia edilebilir. Çünkü komuta kademesine kelepçe takabilecek kadar gözünü karartan terörist kadroların operasyon gerektiren anlarda ayak bağı olmasında şaşıracak bir şey olmazdı.
YAKINDA HER ŞEY NETLEŞİR...
Uluslararası arenada neler oluyor dersiniz?
Şapkayı kucağa koyup düşününce bazı neticeler ortaya çıkıyor. Son dönemde gerek batı bloğu, gerekse Rusya hattında problemler yaşayan Türkiye, Suriye'de yaşanması muhtemel gelişmelere müdahale edebilme kapasitesi olduğunu göstermek durumundaydı. Müttefik denilen ülkelerde yapılan değerlendirmeler Türk ordusunun eski gücüne kavuşmasının yıllar alacağını yazıp çiziyordu. Bu durum da Suriye oyunlarında Türkiye'nin ana aktörlerden olmayacağı algısı üretiyordu. Bu operasyon bu algının kırılmasını sağlayacaktır.
Başbakan Binali Yıldırım, Suriye'nin toprak bütünlüğü çerçevesinde her türlü girişimde bulunacaklarını söylerken, aynı zamanda kuzey Suriye'de bir kürt devletinin çekirdeğinin oluşmasına izin verilmeyeceğini de söylemek istiyordu. Diplomatik trafiğe bakılırsa, Rusya-Türkiye-Amerika hattı, PYD'nin Fırat'ın batısına geçmemesi gerektiğine yönelik Türk tezini kabul etmiş gibi görünüyor. Bu aynı zamanda Fırat'ın batısındaki iki PYD direnç noktasının gözden çıkarıldığı anlamına da geliyor.
Bir netice de Özgür Suriye Ordusu ile Türkiye sınırı arasında Cerablus üzerinden bir koridor oluşturulması olacak muhtemelen. Koalisyon güçleri tarafından oluşturulacak güvenli bölgede Suriyeli sığınmacıların iskanı ile ilgili söylemler gerçek olur mu bekleyip göreceğiz. Zira bunun için de Suriye tahtasındaki aktörlerin bir görüş birliğine varması zorunluluğu da var.
Muhtemelen neticeler ve karanlıkta kalan noktaları anlamak için uzun süre beklemek gerekmeyecek.
ETİKETLER : Yazdır
Diğer Yazıları
© degisimmedya.com
İletişim Bilgileri Künye İstek, Şikayetleriniz İçin Tıklayın Tüm hakları saklıdır. İzinsiz kullanılamaz. Tel : 0 372 322 27 30
E-posta: info@degisimmedya.com