ERDEMİR'İN ÇUVALI...
27 Ekim 2016 08:40:26
Kamuoyunda Erdemir'in Ereğli'ye sırtını döndüğüne yönelik metaforik anlatım, ilçe ve bu sanayi kuruluşu arasındaki durumu tam olarak anlatmaya yetmiyor. Erdemir'in şu andaki bakış açısı tamamen yok sayma seviyesini bulmuş durumda.
Son olarak AK Parti İlçe Başkanı Fatih Çakır konuştu. Erdemir Camisindeki imamın lojmanını geri istediğini, spor kulüplerinin tamamının Erdemir Stadı'ndan yararlanmak için para ödemesi gerektiğini, Erdemir Kültür Merkezi'nden yararlanmak isteyen okullardan bile para istendiğini söyleyerek, "Bu şehir bugüne kadar mazlum durduysa, bundan sonra hak ettiği değeri görmesi lazım. Vermeyenlerin takipçisi olacağız. Sabrın son noktasına geldik dedi."
Ondan önce Ereğli Belediye Başkanı Hüseyin Uysal konuşmuştu. Beyçayırı Stadı tamirdeyken Erdemir Stadı'ndan antrenman ve maçlar için yararlanmak için başvuran Ereğli Belediyespor yöneticilerine (ki aynı zamanda Belediye Başkan Yardımcıları ve belediye meclis üyeleri oluyor) senet imzalatılmasından şikayet etmiş, "Erdemir Ereğli'ye sadece gözlerini kapamamış, sırtını da dönmüş" anlamında sözler etmişti.
Ondan önce AK Parti Zonguldak Milletvekili Faruk Çaturoğlu da Erdemir'in söz verdiği Metalürji ve Kimya fakültesinin bir an önce kurulması için girişimlere başlanmasını istemişti. İstediği anda istediği her noktaya ulaşabilecek ve şahsen konuşabilecek bir pozisyonda bulunan Çaturoğlu, bu mesajı doğruca basın üzerinden vermişti. Demek ki ulaşmakta bir sıkıntı var.
Daha evvel Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Yaşar Tetiker de ulaşma konusunda sıkıntılardan söz etmişti. Tetiker, Erdemir yöneticilerinin verdikleri randevuları daha sonra iptal ettiklerini, Erdemir Yönetimine ulaşmakta güçlük çektiklerini söylemiş, nakliyecilere, satış merkezinin taşınmasına, sac tüccarlarına bakış açısına, sosyal politikalarına varana dek neredeyse her toplantıda şikayetlerini dile getirmişti. Çok değil iki üç ay önce TSO başkanı durumu ""Erdemir'e verilen teminat mektuplarının değiştirilmesi istendi. Zulüm yaptı Erdemir. Bunun izahı mümkün değil. Girdik devreye, ne yaparsanız yapın, Erdemir'den bu önyargıyı aşmış değiliz" ifadeleriyle dile getirmişti.
Ondan da önce, bir önceki dönemin Belediye Başkanı Halil Posbıyık geliyor. Posbıyık'ın Erdemir ile çatışmasının detaylarını yeniden hatırlatmaya gerek yok. Fakat beş yıllık son döneminin üç buçuk yılının ana temasının bu gerilim olduğu daha unutulmadı...
Tek tek hepsini saymaya imkan yok ama nakliyeci esnafı, sac tüccarları, farklı siyasi partilerin temsilcileri, Erdemir'in ilçeyle ilgili yaklaşımlarını dönem dönem eleştirdi.
***
İlçede "Erdemir Ereğli'nin gözbebeği", söylemi kadar yaygın bir hale gelen diğer söylem, "Erdemir sırtını Erdemir'e döndü" oldu. Ne yazık ki ikinci söylemin gücü giderek artarken, ilk söylem gitgide unutulmaya başladı.
Bunca gerilim arasında kimin doğru noktada durduğunu anlamak için bir kriter gerekir. Kim bilir belki Erdemir haklıdır da ilçe kamuoyu canı sıkılan çocuk misali huysuzluk ediyordur.
Canı sıkılan çocuk metaforuna sıra gelince belki şöyle düşünmek daha doğrudur.
Bir anne ve baba okuldan üstü başı toz toprak içinde, yüzünde morluklarla dönen çocuğunu görünce aklına gelen şey "Benim çocuğuma ne yaptılar?" şeklinde olur. Çocuk kavga ettiği arkadaşının yaptığını söyleyince de o arkadaşın karakteri ve yetişme tarzı sorgulanır.
Aynı çocuk, bir sonraki gün de kavga etmişseanne baba yüreği çocuğuna toz kondurmak istemez, kirpi yavrusunu pamuğum diye severyine karşıdaki çocuğu suçlayabilir. Fakat bir sonraki gün, ondan sonraki gün, daha sonraki gün de aynı şey yaşanırsa, problemin "Bizim çocukta" veya "Bizim evde" olduğunu kabul etmek gerekir.
Erdemir yönetiminin yapması gereken şey, şapkayı önüne koyması, bunca uzun listeler halinde kendisinden şikayet eden kamu ve sivil toplum kuruluşlarının hepsinin aynı anda haksız mı olduğunu, yoksa ilçeye yönelik bir tutum değişikliğinin mi daha doğru olduğunu düşünmesi gerekir.
Kamuya aitken ilçenin bu şirketin varlığı dolayısıyla edindiği mali, kültürel, sosyal, sportif kazanımları kaybetmesinin toplumda nasıl bir algı yarattığını düşünmeden, ne kadar ilçeyi Prof. Dr. Mübeccel Kıray'ın deyimiyle "Sahil Kasabasından sanayi kentine" dönüştüren kurumun, "Ereğli'nin gözbebeği" konumundan, özelleştirmenin ardından "İlçeye sırt çeviren, kulağını tıkayan" pozisyonuna gelmesini anlayabilmeleri mümkün olmayacaktır.
Artık ne kadar zorlanırsa zorlansın mızrak çuvala sığmıyor. Sorun bir bakış açısı meselesi. Bakış açısını değiştirmeden, bunları anlatabilecek, yazabilecek olanları şık gezilere götürmekle meselenin çözüleceği falan yok.
ETİKETLER : Yazdır
Önce, Kurumsal Sosyal Sorumluk (KSS) kavramı üzerinde kısa bir bilgi vermek istiyorum.
En yalın anlamıyla KSS; işletmelerin görevlerinin yalnızca mal ve hizmet üretmekle sınırlı olmadığı, bunun yanında çalışanlarına, müşterilerine, hissedarlarına, rakiplerine, tedarikçilerine ve her şeyden önemlisi İÇİNDE YAŞADIĞI TOPLUMA VE ÇEVREYE KARŞI YERİNE GETİRİLMESİ GEREKEN SORUMLULUKLARININ BULUNDUĞUNU İFADE EDEN BİR KAVRAMDIR.
İşletmeleri değerli kılan ya da fark yaratan artık sadece ürettikleri mal ya da sundukları hizmetin kalitesi değil, TOPLUMA KATKILARI VE KAZANDIRDIKLARI DEĞERLERDİR. Bu fark da İŞLETMELERİN SOSYAL SORUM ... DEVAMI
- s.
- 1
Diğer Yazıları
© degisimmedya.com
İletişim Bilgileri Künye İstek, Şikayetleriniz İçin Tıklayın Tüm hakları saklıdır. İzinsiz kullanılamaz. Tel : 0 372 322 27 30
E-posta: info@degisimmedya.com