MÜSİAD'DAN BİLGİLENDİRME PANELİ
Ekonomist Danışman Hikmet Baydar, MÜSİAD Kdz Ereğli Şubesi'nin düzenlediği bilgilendirme panelinde yaptığı konuşmada, "Ahenkli sesi çıkaramadığınız zaman o şirket er yada geç sıkıntıya düşer" dedi.
Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği (MÜSİAD) Ereğli Şubesi'nce "Ekonomide 2015 Yılı Analiziyle 2016 Beklentileri ve Yenilenebilir Enerji Sektör Yatırımlarının Değerlendirilmesi" konulu panel düzenlendi.
Konuşmacı olarak Ekonomist, Danışman Hikmet Baydar ve Danışmanlık Firması Sahibi Makine Mühendisi Ahmet Yılmaz'ın katıldığı panele MÜSİAD Ereğli Şube Başkanı İbrahim Sezer, MÜSİAD Yönetim Kurulu Üyeleri ve üyeler katıldı.
MÜSİAD Ereğli Şube Başkanı İbrahim Sezer, açılış konuşmasında yaz ayları nedeniyle programlara bir süre ara verdiklerini, ancak bundan sonra yeri geldiğinde bu çeşit bilgilendirme toplantıları düzenleyeceklerini belirterek, "Sezer: Bu toplantı ilk olması nedeniyle iki konuşmacımız var. Bu dönem ekonomi açısından kritik bir dönem. Hikmet Baydar hocamız, MÜSİAD'a danışmanlık yapan bir hocamız. Ahmet Yılmaz kardeşimiz de Ereğli şubesi olarak birlikte proje çalışması yaptığımız bir arkadaşımız. Her iki konuşmacımıza hoşgeldiniz diyorum, toplantımızın hayırlara vesile olmasını diliyorum" dedi.
"ADAM YERİNE KONULMADIKLARI İÇİN AYRILIYORLAR"
3. Göz Danışmanlık Firması Sahibi, Ekonomist Danışman Hikmet Baydar, sahibi olduğu danışmanlık firmasının kurulma nedeninin Türk şirketlerinin içinde bulunduğu zaaflar olduğunu belirterek, " Yaptığımız çalışmada şunu gördük. İnsana değer veren, eğitime önem veren, çalıştığı personelin kariyer planlamasını yapan şirketler Know-How üretebiliyor" dedi.
Yurt dışında bir şirkette yükselmenin kişilik özellikleri ve bilgiyi aktarmaya bağlı olarak gerçekleştiğini anlatan Baydar şöyle devam etti:
"Her terfi her başarı ek bir zam. Hayat standardında da bir artış meydana geldiği için o adamı o işten ayıramıyorsun ve kuruma daha bağla bir insan topluluğu meydana geliyor. O yüzden de iş değişikliği fazla olmuyor. Bizde bir adam on yıl çalışıyor ama hep aynı yerde çalışıyor. Türkiye'de insanların işten ayrılma nedeni yüzde 90 adam yerine konulmamak. Maaş değil. Çok mecbur olmadıkça, çok ciddi maaş farkı olmadıkça maaş nedeniyle kimse işten ayrılmıyor. Bu istatistiklerde var. O yüzden insan ilişkisi şirket yönetimindeki en önemli konu."
"ÜÇ TİP YÖNETİCİ VAR"
Türk şirketlerinde Üretim Kökenli, Satış Kökenli ve Sermaye Kökenli olmak üzere üç tip yönetici bulunduğunu belirten Baydar şunları söyledi:
" Bu üç yöneticiden Türkiye'de çok var. Herkes bunlardan biri. Her birinin bir zaafı var. Üretici, hedef fiyata göre üretim yapması gerektiği, piyasa ihtiyaçlarına göre üretim yapması gerektiğini düşünmez. Ben işimi en iyi şekilde yapayım, bunu satarım der. Satışı başaramayınca da batar. Satışçı ben ne olursa olsun satarım der. Her türlü riski alır ve ciddi bataklara girer. Finansçı da parayı koydum mu ben kazanırım der ama piyasadaki realiteye uyum sağlayamayınca batar. Bu ilişkilerin sürekli birileri tarafından denetlenmesi lazım. O yüzden uluslararası firmalarda teftiş kurulu diye bir yer var. Denetim programını kendi kafalarına göre yapmazlar. Şirket yönetimi şu birimin şu standartlarda, şu denetimi yapılmasını istiyorum der, bunu yapar.
Şirket yöneticisi ortalıkta çok koşturanın çok çalıştığını zanneder. Böyle değildir, o en fazla kendini göstermek isteyendir. Çok çalışan zaten ortalıkta görünmeye uğraşmaz. Onu fark edemezsiniz. Eğer bunu iyi tespit edemiyorsanız çalışana karşı adaletli davranmamış olursunuz, çalışan adam kaçar, kendini göstermek isteyen adam kalır. O yüzden bu ilişkilerin çok iyi denetlenmesi gerekir. Bunu bir orkestra gibi düşünün. Orkestrada bateri çalan biri işini iyi yapmalı, doğru enstrümana doğru zamanda vurmalıdır. Flütçünün doğru zamanda girmesi gerekir, orkestra şefi de doğru zamanda doğru adama sopasını sallaması gerekir. Ahenkli ses çıkarmak için herkesin bir işi var. Bu ahenkli sesi çıkaramadığınız zaman o şirket er yada geç sıkıntıya düşer.
YILMAZ GÜNEŞ ENERJİSİNİ ANLATTI
HMD Mühendislik Danışmanlık Firması Sahibi Makine Mühendisi Ahmet Yılmaz da Kdz Ereğli MÜSİAD Şubesi ile yürütülen Makine İmalat Sanayi Kümelenme çalışması ve Uluslararası Rekabetçiliğin Geliştirilmesinin Desteklenmesi Projesi (UR-GE) Projelerinin geldiği nokta hakkında bilgi verdi.
Katılımcılara Türkiye'nin Yenilenebilir Enerji potansiyeli ve bu alandaki yatırımların fizibilitesi konusunda da bilgi aktaran Yılmaz şöyle konuştu:
"Güneş enerjisi ile ilgili hükümetimizin politikası, 2023 yılına kadar tüm yerli kömür ve hidrolik potansiyelimizin ekonomiye kazandırılması hedeflenmektedir. Rüzgar kurulu gücümüzün 20 bin megawatt seviyesine, jeotermal kurulu gücümüzün 600 megawatt seviyesine, güneş enerjisi kurulu gücümüzün ise 8 bin megawatt seviyesine ulaşması planlanmaktadır. Türkiye'de şu anda Almanya ile kıyaslandığında, yıllık olarak 2 bin 640 saat güneşlenme süremiz var, Almanya'nın ise 1800 saat güneşlenme süremiz var. Almanya'da ciddi sıkıntı olmasına rağmen, bunu destekliyor. Bizde 7 megawatt varken, Almanya'da 35 bin megawatt kurulu güç vardı. Almanya bunu teşvik ediyor. Bizim devletimiz de teşvik ediyor. Kendisi enerjiyi 40 kuruştan alıyor, 20 kuruştan satıyor. Ama bunu teşvik etmek istiyor. Neden teşvik etmek istiyor, çevreye zararı yok, güneş olduğu sürece çalışıyorsunuz. 25 yıl tesis ömrü var. Bu anlamda yatırım maliyeti yüksek ama teşvikler göz önüne alındığında, ön yatırım maliyetini de düşürdüğünüzde çok fizibl hale geliyor."
Panelin sonunda, panelistler katılımcıların sorularını yanıtladı.
Haber : Değişim Haber Merkezi