GÜNDEM

ÖLÜMSÜZ MARŞ

Hepimizin okumaktan büyük gurur duyduğu bize Türkiye Cumhuriyeti'nin nasıl kurulduğunu anlatan Atalarımızın yaşadıklarını bize hissettiren Ulusal Marşımız İstiklal Marşı'nın Kabulünün 92. yıl dönümünü kutluyoruz.

Abone Ol

724 şiir arasından elemeler sonucunda Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin 12 Mart 1921 tarihli oturumunda, bazı mebusların itirazlarına rağmen Mehmet Âkif Ersoy'un yazdığı İstiklal Marşı coşkulu alkışlarla kabul edilmiş. Bir milletin kahramanlık destanı yazılmıştır.

Bu marş vatan uğruna gözlerini kırpmadan feda edilmiş bedenlerin, vatan coşkusuyla ölüme meydan okuyarak cephane taşıyan kadınların, sarılmamış yaralarından kanlar akarken, savaş meydanında can veren çocukların arkasından yazılmış bir destandır. Savaş meydanlarında yazılan İstiklal Marşımız Dünya'ya karşı bir meydan okumaktır.

Nice kahraman yiğitlerin yetiştirdiği bu vatan evlatlarının ardından yazılan İstiklal Marşı'mızı tabiî ki herkes biliyordur ancak biz Değişim Medya Ailesi olarak bu kutlu günde tekrar hatırlamak ve hatırlatmak istedik.

İstiklal Marşı

    Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak;
    Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak.
    O benim milletimin yıldızıdır, parlayacak;
    O benimdir, o benim milletimindir ancak.
    Çatma, kurban olayım, çehreni ey nazlı hilal!
    Kahraman ırkıma bir gül! Ne bu şiddet, bu celal?
    Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helal...
    Hakkıdır, hakk'a tapan, milletimin istiklal!
    Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım.
    Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım!
    Kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğner, aşarım.
    Yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım.
    Garbın afakını sarmışsa çelik zırhlı duvar,
    Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var.
    Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imanı boğar,
    'Medeniyet!' dediğin tek dişi kalmış canavar?
    Arkadaş! Yurduma alçakları uğratma, sakın.
    Siper et gövdeni, dursun bu hayasızca akın.
    Doğacaktır sana va'dettigi günler hakk'ın...
    Kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın.
    Bastığın yerleri 'toprak!' diyerek geçme, tanı:
    Düşün altında binlerce kefensiz yatanı.
    Sen şehit oğlusun, incitme, yazıktır, atanı:
    Verme, dünyaları alsan da, bu cennet vatanı.
    Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda?
    Şuheda fışkıracak toprağı sıksan, şuheda!
    Canı, cananı, bütün varımı alsın da hüda,
    Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüda.
    Ruhumun senden, ilahi, şudur ancak emeli:
    Değmesin mabedimin göğsüne namahrem eli.
    Bu ezanlar-ki şahadetleri dinin temeli,
    Ebedi yurdumun üstünde benim inlemeli.
    O zaman vecd ile bin secde eder -varsa- taşım,
    Her cerihamdan, ilahi, boşanıp kanlı yaşım,
    Fışkırır ruh-i mücerred gibi yerden na'şım;
    O zaman yükselerek arsa değer belki başım.
    Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilal!
    Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helal.
    Ebediyen sana yok, ırkıma yok izmihlal:
    Hakkıdır, hür yaşamış, bayrağımın hürriyet;
    Hakkıdır, hakk'a tapan, milletimin istiklal!

    Mehmet Akif Ersoy



Haber : Evrim Çağırıcı

Abone Ol