YATIR MUSTAFA ŞABAN'IN MEZARI HARAB EDİLMİŞ
Akçakoca Cumayanı mesire alanında bulunan 2 adet yatırlardan bir tanesi olan Mustafa Şaban kabrin başlığı kırılmış,iki parça halinde yere atılmış üçüncü parçası kaybolmuş durumda.Kimler tarafından harab edildiği bilinmeyen Mustafa Şaban kabrinin en kısa zamanda tadilatı yapılıp bu utanç verici durumu gelen ziyaretçilere sunmamamız gerekmektedir.Gelen ziyaretçilerin hayretler içerisinde izledikleri bu olayı dikkat çekmektedir.İlçeye bağlı Güktepe köyü Cumayanı mesire alanında bulunan asırlık yatırlar bakımsızlık ve ilgisizlikten dolayı vatandaşların tepkileri oluyor.Akçakoca Cumayanı Camii Yaptırma ve Yaşatma Derneği başkanı Hüseyin DENİZGEZ, daha önceleri verdiği beyanatında Düzce İl Genel Meclisi tarafından Cumayanı mesire alanının yeniden çevre düzenlemesi ve tarihi hamamın restorasyonu için 25 bin lira para aktarıldığını söylemişti.Mesire alanında daha önceleride asırlık Çınar ağaçların dallarıda kesilmiş ve tepki gelmişti.Acaba belediye niçin ilgilenmiyor?Akçakoca Cumayanı Camii Yaptırma ve Yaşatma Derneği ne iş yaparMezarlıklar hizmet alanının dışında mı? Ya da yatır mezarlığı olduğu için nasıl olsa gelen giden yok diye mi düşünülüyor? Ben orayı görünce insanlığımdan utandım. Göz önündeki bir mezarlığı bile koruyamıyoruz."
MUSTAFA ŞABAN KIMDİR
Akçakoca'nın meczuplarından,delimi,velimi,yoksa bu iki kavramın birleştiği bir yaradıştamı olduğu tam bilinmeyenMustafa Şaban'ın hiçbir malı mülkü yok.Evi de .Şu aşağıda bir kulübesi vardı.Orada yatar kalkardı.
Hiç evlenmemişti. Bekardı.Ne olduğunu bilİnmezdi.. Ancak O'na kimileri "Deli" derdi. Mustafa Şaban, okurken kafayı yedi dediler. Ancak çok güzel yazı yazardı.( Medrese eğitimi görmüş. Eskimez yazı ile yazıp okumayı öğrenmiş. Latin alfabesini bilmezmiş).Bir tek su ibriği var.Onunla abdest alır.Abdestsiz gezmezdi.Birde sırtında, sürekli tam omuzunda taşıdığı bir çantası vardı.Ceketle, örter. Ancak dikkatli insanlar görebilirdi.İçinde de sadece Kur'anı Kerim vardı.Yani Kur'anı Kerim'i hep boynunda taşırdı.Sobası yok.Ateş yaktığını görmedik.Zaman zaman kaybolur. Sonra gelirdi. Nere gider, ne yapar bilmezdik.Saçlarını kestirmek için berbere gittiğinde mutlaka Türk Malı makasla traş yapılmasını isterdi.Kuşlar, kurtlar yesin diye sağa sola ekmekler bırakırdı.Hatta dere yataklarında taşları kaldırır, solucanlar yesin diye taşların altına bile ekmek, parçaları, ufakları bırakırdı.Bakkala gelir 20-30 ekmek alır.Gider. Onları dağlara taşlara bırakırdı.Bakkala ise onların yerine, ekmek aldığı sayıda taşların olduğu bir torba bırakırdı.Parası olunca da gelir. Bıraktığı taş sayısı sayı kadar ekmek üzerinden bedelini öderdi.Yani kaç taş varsa o kadar para..Götürdüğü ekmeği yılan çıyan ayırmadan tüm mahlukata verirdi. Böyle gider- gelirdi.Dinçti. Yalnız gezerdi.Kendisi herkesin ekmeğini yemezdi. Babam yemeğe çağırınca gelir.Anamın yaptığı yemeği yerdi.Haşlanmamış patates yer.Kimseden para pul istemezdi.Eğer para verilirse, demir paraları bir tasa doldurduğu suya atar, "Bunlar kirli. Temizlensin" der, temizlemeden ona elini sürmezdi.Yani elden ele gezdiği için kirlendiğini düşünerek temizlenmesi için suda bekletirdi.
Mezar taşında şunlar yazmaktadır
" Cuma ve Miaraç gecesi
Ölmeden evel ölen
Alah'ın sadık kulu
Mustafa Şaban
27 Recep 1402-26.3.1987" yazısı okunuyor
Haber : İbrahim Tuzcu
ETİKETLER : Yazdır
Çok Okunanlar
» Henüz BUGÜN Haber Görünmüyor