YILLAR MI HIRSIZ, RAMAZAN MI ÖKSÜZ?
YILLAR MI HIRSIZ, RAMAZAN MI ÖKSÜZ?
Sabır, ibadet, rahmet, mağfiret ve bereket ayı olan ve heyecanla yolunu gözlediğimiz Ramazan ayını bu yılda idrak etmeye çalışıyoruz. Bu yıl da minarelerimiz mahyalarla donatıldı, bu yılda heyecanla beklediğimiz iftar sofralarında coşkuyla buluştuk, ailecek teravih namazları için yollara düşen insanlarla şenlendi caddelerimiz, feyiz dolu seher vaktinde davul sesleriyle yankılandı sokaklarımız.
Kur’ân-ı Kerîmin’in indirilmeye başlandığı, bin aydan daha hayırlı olduğu bildirilen Kadir gecesinin içinde bulunduğu, İslâm’ın beş şartından biri olan orucun tutulduğu aydır Ramazan. Hz. Peygamber’in inanarak ve sevabını Allah’tan umarak teravih namazını kılan kimsenin geçmiş günahlarının bağışlanacağını bildirdiği ve kendisi de bizzat kılarak ümmeti için sünnet olduğunu gösterdiği teravih namazlarının kılındığı aydır Ramazan. Malî bir ibadet olan fitrenin (fıtır sadakasının) ihtiyaç sahiplerine ulaştırıldığı, yapılan bütün yardımların da öteki aylara göre daha sevap ve faziletli olduğunun hadislerle bildirildiği aydır Ramazan. Resûl-i Ekrem’in son on gününde itikâfa girdiği ve bu âdetini vefatına kadar devam ettirdiği, onun ardından hanımlarının da itikâfa girdiği aydır Ramazan. Bu ayda umre yapanın hac sevabı aldığı, ibadet ve amellere de öteki aylara göre daha çok mükâfat verildiği aydır Ramazan. Çokça Kur’an okuyup tefekkür edildiği, Hz. Peygamber’in Cebrâil ile karşılıklı Kur’an okumasına dayanan mukabelelerin okunduğu Kur 'an ayıdır Ramazan.
Bunca güzelliklerinin yanı sıra birde özlemdir Ramazan. Hepimiz hatırlarız çocukken tuttuğumuz tekne oruçlarını, iftara beş dakika kala dayanamayıp içtiğimiz suları, uykudan göz kapaklarımızı kaldıramadığımız halde asla vaz geçemediğimiz sahurları. Hatırlarız babalarımızla gittiğimiz teravih namazlarında ellerimizi ters bağlayışımızı, önce sola selam verişlerimizi. Hele birde orta yaş ve üstüysek elektriklerin sık sık kesildiği, televizyonların erkenden kapandığı, sessiz, karanlık gecelerde kandillerle pırıl pırıl aydınlatılan camilerdeki içimizi açan o manevi atmosferi hatırlarız.
Hatırlarız bayramlık alışveriş heyecanlarımızı, aldığımız bayramlıkları giymek için heyecandan gözümüze uyku girmediği geceleri…
Nerde o eski Ramazanlar klişesine hiç girmeyelim. Çünkü Ramazanlar hiç değişmedi. Misafir aynı misafir, Ramazan aynı Ramazan, peki ev sahipleri mi değişti, evler mi? Bence ev sahipleri de aynı ev sahipleri, Ramazanda aynı Ramazan. Yahya Kemal Beyatlı' nın
Bakkalda bekleşen fukarâ kızcağızları
Az çok yakından sezdiriyor top ve iftarı.
Meydanda kimse kalmadı artık bütün bütün;
Bir top gürültüsüyle bu sâhilde bitti gün.
Top gürleyip oruç bozulan lâhzadan beri,
Bir nurlu neş’e kapladı kerpiçten evleri. Dizelerinde ki kerpiçten evler ve top gürültüsüyle biten günlerdi değişen. Lüks dairelirimizde, caddelerde, sokaklarda pırıl pırıl yanan led ışıklar kerpiçten evlerimize dolan nura nasıl hasret bıraktı bizleri? Bir top gürlemesiyle biten günler nasıl karıştı gecelere?
Hani bir hikâye var ya; Anadolu’nun bir köyüne genç bir imam atanmış. Köylülerden biri genç imamı iftara davet etmiş. Sofra hazırlanırken köylü bir miktar parasını sofraya koymuş. Yemekler yenilmiş, sohbetler edilmiş ve genç imam uğurlanmış. Köylünün sofraya koyduğu parası gelmiş aklına, hemen hanımına sormuş. Hanımının almadığını duyunca köylü genç imamdan başkası olmadığı için ondan şüphelenmiş ve büyük bir hayal kırıklığına uğramış. Gel zaman git zaman genç imamla arasına çokça mesafe koymuş. Ertesi yıl yine Ramazan ayı gelmiş köylü imamı yine iftara davet etmiş. Yemekler yenirken dayanamamış 'hocam uzun zamandır sana mesafeliyim farkındasındır zannımca' demiş. İmam 'evet farkındayım ama sebebini bilmiyorum' demiş. Adam durumu anlatmış ve genç imama 'ihtiyacın vardıysa söyleseydin verirdim' demiş. Genç imam başlamış ağlamaya köylüde çok üzülmüş ve imamı teselli etmeye çalışmış. İmam 'ben beni hırsızlıkla itham ettiğiniz için ağlamıyorum, o gün paraları camdan esen rüzgâr dağıtmıştı bende topladım ve kaybolmasın diye masada duran Kur'an’ın içine koydum. Ben duvarda asılı duran Kur'anı’n öksüz kalışına ağlıyorum' demiş. İmam mı hırsız, Kur 'an mı öksüz derler ya bu hikâyenin adına. Kıssadan hisse yıllar mı hırsız, Ramazan mı öksüz?
Gelin Ramazan’ı yaşayalım. Seher vakti ışıklarımız yansın sahur için, iftarlarda ailecek erkenden oturup bekleyelim ezanları, Ramazan’ın bereketini, orucun sevabını, yardım severliği, iyiliği konuşalım, satın alalım eskisi gibi çocukların orucunu, şen şakrak çocuklarımız dolaşsın biz teravihlerimizi kılarken camilerde. Bütün imkanlarımız müsait gönüllerimiz ardına kadar açılsın yeter. İşte o zaman bu özlem biter.
Feyzullah ARAN
Kdz. Ereğli Müftülüğü Vaizi
Haber : Değişim Haber Merkezi